Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Aralık 2016 Cuma

#SERLİGAZERBOYACIİLERÖPORTAJ

Selam!
2016'nın son postu
Her yazısını çok severek okuduğum ELLE  Türkiye moda haberleri editörü Serli Gazer Boyacı ile minik bir röportaj oldu.
Keyifli okumalar dilerim!



1)Dergiciliğe nasıl başladınız? Bu yolda aldığınız kararlar ve eğitim süreciniz nasıldı?
Dergici olmak çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir şeydi. Yakınımda beni buna yönlendirecek ya da yol almamda yardımcı olacak kimse olmadığından tüm şartlarımı zorlayarak hayalimi gerçeğe dönüştürdüm. Dergicilik yapmak için spesifik bir eğitim olmadığından ilgi alanınıza göre, sizi besleyen dallara yönelmenizi tavsiye edebilirim sadece. Sanat, edebiyat, psikoloji her şey olabilir. Biyoloji mezunu bir editör arkadaşım bile vardı. Önemli olan çok fazla okumak, izlemek ve görmek. Bu öyle bir iş ki algılarınız her zaman açık olması gerekiyor. Farkındalığınızı ve gözlem yeteneğinizi geliştirmelisiniz. Ben dergiciliğe üniversite sonrası uzun süreli stajlar yaparak başladım. O zamanlar İstanbul’un en cool dergisi Trendsetter’da işe başladım. Love, Another, Id gibi alternatif dergilerin bu kadar “mainstream” olmadığı zamanlarda, İstanbul’un en iyi yayınlarından biriydi. Daha sonra kısa bir süreliğine Paris’e gidip moda yazarlığı ve iletişimi eğitimi aldım. 

2)Staj süreci ve ilk iş gününüz nasıl geçmişti? Tam olarak hedefinize ulaştığınızı hissettiniz mi?
Bu işin süreçlerini hiç bilmiyordum hatta ufacık bir fikrim bile yoktu. Sadece içgüdülerime güvenerek hareket ettim. İlk iş günümde çok heyecanlı ve mutluydum çünkü uzun zamandır hayalini kurduğum hayatın içine girmiştim. İnsanın hedefledikleri hiçbir zaman sona ermiyor. Fakat şu an olduğum yerden çok memnunum ve bunun tadını çıkarıyorum. Tabii ki ilerisi için daha farklı pozisyonlarda olmayı hayal ediyorum, biriktirdiklerimi, bakış açımı daha fazla aktarabileceğim ve ilham vereceğim bir noktada olmak istiyorum.
 3)İnsanlar modayı,moda editörlüğü saçma boş bir işmiş gibi görüyor.Editörlüğün sadece giyinip,süslenmekten ibaret olup bol referanslı kızların logo ve etiket yarıştırdığı bir "aptallar topluluğu" gibi tanımlanıyor.Bu iş ve moda kavramı sizin için ne ifade ediyor? İşinizi eleştirenler oldu mu?
Eleştirenler değil ama anlamayanlar çok oldu. Yakın çevremde bile ne iş yaptığımı tam olarak anlamayanlar vardı. Hatta gerçek bir iş olarak görmeyenler bile oldu. Moda yazarlığı ya da editörlüğü yüzeysel görünse de çok ciddi bilgi ve birikim gerektiriyor. Çünkü sadece kıyafetler hakkında yazmaktan ya da onları fotoğraflamaktan çok ötesi var. Bu çok büyük bir sektör. Politik ve iklimsel değişiklikler, sanat, müzik, sinema her alandan etkileniyor. Moda kavramı benim için hayal etmekle eş anlamlı. 
  
3)İş ortamı diziden aşina olduğumuz "Avrupa Yakası" dergisi gibi rahat,keyifli bir ortam mı yoksa "Eylül Sayısı" belgeseli veya "Şeytan Marka Giyer" filmindeki gibi klişe,korkutucu ve disiplinli bir ortam mı?
Hepsinin karışımı diyebilirim. Hangisinin ağır bastığıysa tamamen ekibinizdeki insanlarla alakalı. Bizim ELLE Türkiye olarak çok kemikleşmiş bir ekibimiz var. Hepimiz özel hayatımızda da arkadaş olduğumuz için ofis ortamımız da çok keyiflidir. Tabii baskı haftası dediğimiz en yoğun dönemde ortam zaman zaman geriliyor. Kreatif işlerde olası bir durum. Fikirler tartışmaya her zaman çok açık çünkü matematik gibi bir formülü yok.

4)Çalışmalarından ilham aldığınız moda editörleri kimler?
Bence son zamanların en ilham verici stylist’i Lotta Volkova. Balenciaga ve Vetements koleksiyonlarına yaptığı dokunuş, her fikrin eski olduğu günümüzde çok yeni ve farklı.




5)Türkiye ya sosyal medyada çok zayıf,ya içeriği çok sıkıcı  sadece üst tabakayı ele alan ya da çekimleri diğer yayınlara göre çok sıradan olan yaratıcılıktan yoksun moda dergilerini barındırıyor.Diğer ülkelerin yayınlarına göz önünde bulundurursak biz neden her şeyde olduğu gibi dergicilik sektöründe de geride kalıyoruz?
Türkiye’de insanlar, yayıncılar ve dergi yöneticileri risk almaktan korkuyor. Mevcut okuyucuyu kaybetmemek için güvenlik çemberlerinden çıkmıyorlar ya da cürretkar çekimler, konular yapılmasına izin vermiyorlar. Bu yüzden de yeni nesili yakalayamıyorlar. Bence sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Hala 2000’lerin başındaki gibi içerikleri artık kimse okumak istemiyor.

6)Sosyal medya çağında bloggerlar artık "moda ilahı" olarak görülüyor ! Diğer taraf ise bloggerların "Modanın ölümünün habercisi" olduğunu dile getiriyor.Bir kesim hariç diğer bloggerlarımızın blogger,mom,wife,chanel lover .. ve tanrı olmak hariç daha birçok şey olduğunu varsayarsak...Siz bloggerlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu işi iyi yapanlar olduğu gibi kötü yapanlar da var. Bence en başta herkesi aynı kefeye koymamak gerekiyor. Eğer moda ve stil konusunda yeni bir şeyler ortaya koyabiliyorlarsa buna saygı duyuyorum. Bu bir koleksiyon hakkında doğru bir eleştiri de olabilir. Sıradan bir tişörte dair styling tüyosu da olabilir. Zihinlerimize katkıda bulunan, farklı bir pencereden bakmamızı sağlayan işler yapıyorlar mı onu sorgulamak lazım. Yoksa her şeyi beğenen, sadece ona gelen hediyeleri ve o gün ne giydiğini paylaşan insanlardan ben de sıkıldım.

7)Son olarak  moda editörü olmak isteyenlere ne önerirsiniz?Eğitim yolumuzu nasıl çizmeliyiz?

İlgi duyduğunuz ve sizi besleyen bir bölümde okuyun. İnanın hiç önemi yok. Önemli olan çok fazla kitap ve dergi okumak. Yerli yabancı tüm yayınlara hakim olmak gerekiyor. Hepsinin ayrı bir dili ve tarzı var. Yaratıcılığınızı ne tetikliyorsa ki bu film, sinema, tarih her şey olabilir, kendinizi sürekli besleyin. Algılarınız her zaman açık olsun, dünyada neler olup bitiyor her şeye hakim olmak gerekiyor. Bence daha üniversitedeyken bile staj yapmaya başlamak sizi diğerlerinden bir adım öteye taşıyacaktır. Ve hiç hayal kırıklığına kapılmadan inandığınız yolda ilerleyin.

Ve kendisine çook teşekkür ederim! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder